Relate İndir, İyi Hissetme Yolculuğuna Hemen Başla!

Çocuklarla Ölüm Hakkında Nasıl Konuşabiliriz?

Çocuklarla Ölüm Hakkında Nasıl Konuşabiliriz?

9/2/2023
Yazan:
Psikolog Tuğba Naz Ayyıldız
Düzenleyen:
Çocuklarla Ölüm Hakkında Nasıl Konuşabiliriz?

Bu yazımızda birçok kişiyi olumsuz bir şekilde etkileyen depremlerin ardından yakınlarını kaybetmiş çocukların ölümü anlamlandırma sürecinden bahsediyoruz. Bu konuda size fayda sağlayabileceğini düşündüğümüz içerikler sunarken zorlanacağınızı hissediyorsanız alanında uzman birilerinden ya da kurumdan destek alabileceğinizi vurgulamak isteriz. Hizmet alabileceğiniz güvenilir ve uygun fiyatlı bazı kurumları yazımızın en alt kısmında bulabilirsiniz.

Çocukların ölüme atfettikleri anlam, çoğu zaman biz yetişkinlerden çok farklı olabiliyor. Çocukların doğuştan getirdikleri mizacı, doğumdan itibaren başlarından geçen deneyimleri ve yaşı da ölümü algılayış şekillerini çok farklı şekillerde etkileyebiliyor.

Okul öncesi dönemde ve okulun ilk yıllarındaki dönemde çocuklar ölümün tüm yaşamsal fonksiyonların durmasını ifade ettiğini daha iyi anlayabiliyorlar. Bir süre sonrasında ölümün yaşamın zorunlu bir parçası olduğunu, kendileri de dahil olmak üzere herkesin bir gün öleceğini daha iyi anlamaya başlıyorlar. Çocuklar eğer sevdikleri birilerini kaybetmişlerse böyle bir deneyimi olmayan yaşıtlarına göre ölümle ilgili daha gelişmiş bir kavrayışa sahip olabiliyorlar. Yaşamlarında sevdikleri birinin kaybını deneyimlemiş çocuklar kaygı duygusunu daha yoğun bir şekilde hissedebiliyorlar. Bu kaygı bazen o kadar yoğun oluyor ki çocuk durumun gerçekliğini tam olarak anlayamayabiliyor. 

Okula başlama döneminden daha küçük olan çocuklar ise ölümün kendileri ve yakınları da dahil olmak üzere tüm canlılar için geçerli olduğunu anlamakta zorlanıyorlar. Bu sebeple, onlarla konuşurken daha somut bir şekilde ölümün yaşamın sonlanması anlamına geldiğini ve ölen kişinin bir daha geri gelmeyeceğini açıklamak gerekiyor.

Bazı durumlarda, çok üzücü ve zor olsa da, çocuklara sevdikleri insanları kaybettikleri haberini vermemiz gerekebiliyor. Böyle bir konuşmayı yapmak durumunda kaldığımızda elimizden geldiği kadar çocuğun kabul ettiği/zorlanmayacağı miktarda tensel temas kurmaya çalışmamız önemli oluyor. Kendini güvende hissettiği kişiler yanındayken ve mümkünse kendini güvende hissedebileceği bir ortamdayken basit ve anlaşılır ifadeler kullanarak dürüst bir şekilde haberi çocuğa iletmemiz gerekiyor. Bu esnada çocuktan gelen her türlü duygu ifadesini anlayışla kabul etmeliyiz ve onaylamalıyız. Bunu yapmak için çocuğun belirttiği duyguya ya da ifadeye istinaden “Şu an … olman çok anlaşılır.” şeklinde cümleler kurabiliriz. 

Her çocuğun ölüm haberi karşısında verdiği tepki farklı olabilir. Bu tepkiler bize normal gelmese bile çocuğu eleştirmemeli, yargılanmış hissetmesine sebep olacak sözler söylememeliyiz. Çocuklar öfkelerini sözel bir şekilde ifade etmekte zorlandıkları için şiddete başvurarak, bir şeyleri fırlatarak ya da kırarak gösterebilirler. Bu sırada sükunetimizi koruyarak ve kendimizi fiziksel olarak koruyarak, onları yargılamadan bu tepkilerinin anlaşılır olduğunu vurgulayabiliriz. Bu sıradan en önemli olan, sonrasında hep yanlarında olduğumuzu ve olacağımızı onlara hissettirebilmemiz. 

Bir yandan da bizim bu haberi verirken ve verdikten sonra çocuğa göstereceğimiz duygusal tepkiler de önem taşıyor. Çocuklar, yetişkinlerin duygularını ifade edebildiği ortamlarda kendilerini daha rahat hissediyorlar. Bu sebeple, abartılı tepkiler vermemeye dikkat ederek içimizden geldiği gibi ağlamaktan kaçınmamıza ya da duygularımızı saklamamıza gerek yok. Sadece çok büyük tepkiler verip onları ürkütmekten uzak durmamız gerekiyor.

Çocuklara kaybedilen kişinin gerçek ölüm nedenini elimizden geldiğince basit ama doğru bir şekilde açıklamamız önem taşıyor. Çünkü çocuklar bu kayıp sebebiyle kendilerini suçlayabiliyorlar. Mesela, çok kızgın bir anında “Keşke annem olmasa da kimse bana ceza vermese…” gibi bir cümleyi aklından geçirmiş ya da söylemiş bir çocuk, annesinin ölümünün kendi dileğiyle ilişkili olduğunu düşünebiliyor. Çocuğa gerçek ölüm nedenini açıklamak, bu kaybı kendisiyle bağdaştırdığı gerçek dışı bir fikre kapılmasını engelliyor. Çocuğa ölümün sadece dışsal nedenlerden değil, hastalık ya da yaşlılık gibi durumlarda da gerçekleşebileceğini anlatmak yararlı oluyor. Küçük çocuklar için deprem gibi dışsal nedenlerle ölümün gerçekleşebileceğini anlamak daha kolay olabiliyor.

Çocuk uygun bir yaşa geldiğinde kendisinin de isteği sorularak kaybedilmiş aile bireylerinin mezarlarını ziyaret etmek, oraya çiçek götürmek, onların nerede olduklarını anlatmak çocuklara daha somut bir algı sağladığı için daha iyi olabiliyor.

İki yaşından küçük çocukların ölümle ilgili algılayabildikleri tek gösterge hep çevrelerinde olan birinin artık orada olmadığını fark etmeleri oluyor. Örneğin, bir çocuk yatmaya hazırlanırken komodindeki bir fotoğrafı gösterip “Baba?” diye sorabiliyor. Onların hayat rutinindeki bu değişikliği onlara açıklamak ve kendilerini güvende hissedebilecekleri yeni bir rutini onları sunmak, iyileşme süreçlerinde fayda sağlıyor.

Annenin, babanın veya her ikisinin ölümünden sonra çocuğun kendi durumu konusunda endişelenmesi doğal oluyor. Çocuk diğer yetişkinlere “Şimdi bana ne olacak, bana kim bakacak?”, “Ben de ölecek miyim?” veya “Bana şimdi kim yemek verecek?” gibi sorular sorması durumunda onu yaşamında değişmek durumunda olan şeyler ve aynı kalacak şeyler hakkında yetişkinlerin bilgilendirmesi gerekiyor. 

Çocukların konu hakkında bilgi sahibi olmaya, onlara sağlanabilecek güvenceleri duymaya ve bu kayba karşı verdikleri tepki ne olursa olsun buna anlayış gösterilmesine ihtiyaçları oluyor. Onlara yaşamlarının bir şekilde devam edip düzene gireceği güvencesini verebilmek, onların bir ölçüde rahatlamalarını sağlayabilir.

Çocukları ölüm kavramından “korumaya” çalışmak yerine dürüst ve basit bir şekilde bu kavramı onlara anlatmanın faydasına inanıyoruz. Bu konuşmalar çok zor olsa da yaptıkları yorumlar ve sordukları sorularla onların aslında ölüme dair biz yetişkinlerin düşündüğünden daha çok şey anladıklarını fark edebiliyoruz.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Başvuru için pdm@bilgi.edu.tr adresine isim, telefon ve ihtiyacınız olan terapi türünü içeren bir e-posta gönderebilir veya 0 212 311 76 74 numaralı telefonu arayabilirsiniz.

Özyeğin Üniversitesi Çift ve Aile Merkezi

Merkezimizle iletişime geçmek için ozu-cam@ozyegin.edu.tr e-posta adresini kullanabilir, ya da +90 549 810 86 25 no’lu telefon numarasını arayabilirsiniz.

Bu ve benzeri konularda daha fazla bilgi edinmek için şimdi kendine Relate üyeliği hediye et! Hemen edindiğin bilgileri hayatına uygulamaya ve daha iyi hissetmeye başla.
RELATE'İ ÜCRETSİZ İNDİR

Diğer Blog Yazılarımız:

DİĞER YAZILAR